Yasanın, dinin ve kamu vicdanın doğru bulduğu şey dışında başka bir meşru hissetme alanının mümkün olup olmadığını sorgulayan 'Sapiosexual', hiç görmediğimiz ve görmekten korktuğumuz iki organı birleştirerek bu alana bakıyor. Katman katman ve iç içe geçmiş fiziksel dokulara sahip olan bu iki organ, aslında toplumsal ve politik baskıların insanda yarattığı bireysel sansürü dile getiriyor. O kanayan bir vajina mı yoksa zevk suyu mu? Utandığımız ve saklamak istediğimiz şey bize gözünü dikerek baktığında ondan kaçmanın artık mümkün olmadığını görüyoruz. Yüzleşmenin tek yolu ona aynı dikkatle bakmaktan geçiyor. Doğru ve haklı olup olmadığından bağımsız varlığını oldu gibi kabul edip, ona olduğu gibi bakabilmeye çağırıyor 'Sapiosexual' izleyeni. Bireysel olarak kendinde ihlal ettiğin sınırlar ne peki? Kendini ne zaman meşrulaştırmak zorunda kaldın? Kendinden neden vazgeçmen gerekti? Her vazgeçisin politik bir kayıp olduğunu hatırlatan 'Sapiosexual' , aşmaktan korktuğumuz sınırları anlatıyor. Bazı toplumsal tabuları o kadar meşrulaştırıyoruz ki onu kendimiz zannediyoruz. Kendimizi görmezden geliyoruz. Kendini görmezden gelmek istemeyişin yolu, belki de en çok korktuğun şeye gözünü dikip öylece bakmaktan geçiyor. 'Sapiosexual' kendisine gözünü dikmemizi istiyor.